top of page

Anlam Arayışından Notlar

  • Yazarın fotoğrafı: Kürşat Şahin
    Kürşat Şahin
  • 14 Eki 2024
  • 11 dakikada okunur

ree

Nietzsche 'nin sözü ile başlayalım “Yaşamak için bir nedeni olan insan her türlü nasıla katlanabilir.” Yaşamın özü zaten bedeller vererek yaşamak değil mi ? Onu daha anlamlı ve katlanılabilir hale getirmek için bir veya bir çok sebep bulmamız mizah gibi çeşitli araçlarla daha katlanılabilir hale getirmemiz güzel olmaz mı ? Açıkcası rasyonel açıdan çok da kolay bir yaşam türünde değiliz insanlar olarak. Bilincimiz var ve her şeyi hissediyoruz. Bir böcek yada hayvan olmak vardı dünyada belki de...


Viktor Frankl'ın "İnsanın Anlam Arayışı" kitabından aldığım notları paylaşıyorum. Geniş bölümler için sayfa sayılarını takip edebilirsiniz. Kitabı mutlaka baş ucunda bulundurmanızı tavsiye ediyorum.


Özet notlarım:


  • Frankl, Nietzsche ‘den şu alıntıyı yapmayı severek kullanır: “Yaşamak için bir nedeni olan insan her türlü nasıla katlanabilir.”

  • Otobiyografisini okuduğumuzda insanın “ İnanılmayacak kadar çıplak kalmış, yaşamı haricinde kaybedecek hiçbir şeyi kalmadığını “ anladığında ne yaptığını öğreniriz.

  • Açlık, aşağılanma, korku ve haksızlığa yönelik derin öfke, sevilen insanların imgeleri, dil, mizah duygusu ve hatta doğanın sağaltıcı güzelliğine atılan birkaç bakış sayesinde katlanılabilir hale gelir.

  • Trajik İyimserliğin geleceğe yönelik “iyimserliğin”, “trajik” geçmişimizden öğrenilmiş bir ders olması umulmaktadır.

  • Bir mizah duygusu geliştirme ve olayları mizahın ışığında görebilme çabası, yaşama sanatında ustalaşırken öğrenilen bir hile gibiydi. Bir benzerlik kurmak gerekirse, insanın acısı gazın hareketine benziyordu. Belli miktarda gaz, boş bir kutuya pompalandığında kutu ne kadar büyük olursa olsun onu tamamen ve eşit dağılım göstererek doldurur. Aynı şekilde ıstırap da ister büyük ister küçük olsun insan ruhunu ve bilincini tamamen doldurur. Bu yüzden de insan ıstırabının “boyutu” tamamen görelidir. Aynı şey sevinç için de geçerlidir. Çok ufak tefek bir şeyin, sevinçlerin en büyüğüne neden olduğu da vakidir. Istırabın göreliliğine örnek olarak sf.58 verebiliriz.

  • İnsanın kendisini ve yakın arkadaşlarını hayatta tutmasıyla ilgili olmayan her şeyin nasıl değer kaybettiğini biliyoruz. Her şey, bu amaç uğruna feda edilebiliyordu. İnsanın kişiliği, benimsediği tüm değerleri tehdit eden ve onu şüpheye düşüren bir zihinsel karmaşaya sürüklenmesine neden olan bir noktaya sürüklenebiliyordu. İnsan yaşamı ve onuru artık tanımayan ve insan iradesinden soyutlayarak onu ( fiziksel kaynaklarını son damlasına kadar sömürdükten sonra) yok etmeyi planlayan bir dünyada, kişisel benlik en sonunda değerlerini kaybedebiliyordu. Toplama kampındaki bir insan kendisine saygısını korumak için son bir mücadele vermediği taktirde birey olma, aklı, iç özgürlüğü ve kişisel değerleri olan bir varlık olma hissini kaybediyordu. sf.62

  • Etkin bir yaşam insanın üretken çalışmanın değerlerini fark etmesini sağlarken, daha pasif bir yaşam sürme güzellik, sanat ve doğayı deneyimlemenin tatminini sunabilir ancak hayatta yaratımdan da, zevkten de yoksun olan ve yüksek ahlaktan başka bir şeyin bulunmadığı bir yaşamda da amaç vardır. sf. 78

  • … her şey bir şekilde anlamsızlaşıyordu. Bu insanlar, insana kendisinin ötesinde bir manevi büyüme olanağı sağlayanın, çoğunlukla istisnai zorlukta bir dışsal durum olduğunu unutmuşlardı. Kampın zorluklarını içsel güçlerine yönelik bir sınama olarak görmek yerine hayatı ciddiye almamaya ve onu hiç bir anlamı olmayan bir şeymiş gibi görmeye başlıyorlardı. Gözlerini kapatarak geçmişte yaşamayı tercih ediyorları.Bu insanlar için hayat anlamsız hale gelmişti. sf.82

  • Hayatı içsel galibiyetlere dönüştüren deneyimlerden bir zafer çıkartılabilir veya insan mücadeleyi görmezden gelip tamamen bir ot giib yaşayabilir; tıpkı tutsaklarının çoğunun yaptığı gibi. sf.83

  • Kampın tutsaklar üzerindeki psikopatolojik etkisini,psikoterpötik veya psikoohijyenik yöntemlerle savuşturmaya çalışmak, tutsağa ileri bakmasıı sağlaycak bir gelecek hedefi benimseterek içsel gücünü artırma amacı taşır. Tutsaklardan bazıları içgüdüsel olarak kendi hedeflerini benimsemişlerdi. Sadece geleceğe bakarak yaşayabilmesi insana özgü garipliklerden biridir: “sub specie aeternitatis” (under the guise of eternity)(sonsuzluk kisvesi altında) Bu da bazen zihnini bu görev için zorlaması gerekse de varoluşunun en zorlu anlarındaki kurtuluşudur. sf.84

  • Spinoza : “Bize acı veren duygular, onun berrak ve kesin bir resmini çizdiğimiz anda acı olmaktan çıkar” sf.85

  • Geleceğe inancını yitirmiş insan, manevi dayanakları yok olmuş ve kendisini çöküşe bırakarak zihinsel ve fiziksel çürümenin nesnesi olmuştur.

  • Gerçekten ihtiyaç duyduğumuz şey, hayata yönelik tutumumuzun değişmesidir. Kendimizin de bunu öğrenmesi ve dahası umutsuz insanlara hayattan ne beklediğimizin önemi olmadığını, önemli olanın hayatın bizden ne beklediği olduğunu öğretmemiz gerekir. Hayatın anlamını sorup durmak yerine, kendimizi her gün ve her saat yaşam tarafından sınanan insanlar olarak düşünmemiz gerekir. Cevabımız sözle ve meditasyonla değil, doğru eylem ve doğru tavırla olmalıdır. Hayat, nihayi olarak sorulara yönelik doğru cevaplar bulmak ve her bireyin sürekli karşısına çıkardığı görevleri tamamlamaktır. sf.88

  • Bu görevler, dolayısıyla hayatın anlamı da kişisen kişiye ve zamandan zaman değişir. Bu yüzden de hayatın anlamını genel olarak tanımlamak imkansızdır. “Hayat” belirsiz değil, çok gerçek ve somut bir şeydir; tıpkı hayatın görevlerinin çok gerçek ve somut olması gibi. Bunlar insanın, her bir kişi içim farklı ve özgün olarak yazgısını oluşturur. Hiç bir insan ve hiç bir yazgı, başka bir insan ve yazgıyla kıyaslanamaz. Hiç bir durum kendini tekrar etmez ve her durum farklı bir cevap gerektirir. Bazen insanın kendisinin içinde bulunduğu durum, onun kendi kaderini eylemiyle değiştirmesini gerektirir. Başka zamanlarda, derin derin düşünme ve bu sayede değerlerin farkına varma fırsatını kullanması insan için daha avantajlıdır. Bazen insan kaderini kabul etmek ve çarmıhını taşımak zorundadır. Her durum kendine özgüdür ve her zaman karşımızdaki durumun getirdiği sorunun doğru bir yanıtı vardır. Istırap içinde bile evrende biricik ve yalnız olduğunun farkına varmalıdır. Kimse onu ıstırabından kurtaramaz veya ıstırabı onu yerine yüklenemez. Onun özgün fırsatı, yükünü taşıma biçimindedir. sf.88

  • Dünyada iki insan ırkı olduğu sonucuna varabilriiz. Sadece iki: Düzgün insanların oluşturduğu “ırk” ve ahlaksızların “ırkı”. iksi de her yerdeydi, toplumdaki tüm gruplara sızmış haldelerdi. Hiçbir grup tamamen düzgün ya da tamamen ahlaksız insanlardan oluşmuyordu. Bu anlamda hiçbir grup “saf ırk” değildi. sf.97

  • Logos Yunanca anlam demektir. Logoterapi anlam arayışı insan varoluşunun anlamına da odaklanır Logoterapiye göre,insanın yaşamında anlam bulma çabası temel motivasyonel güçtür. Freudcu psikanalizin dayandığı haz ilkesinin olduğu kadar üstünlük istenci terimini kullanan Adlerci psikolojinin odağındaki güç istencinin de karşısında olduğunu belirtmek isterim. İnsanın anlam arayışı içgüdüsel itkilerin bir ikinci ussallaştırılması değil , hayatın temel motivasyonudur. İnsan kendi idealleri ve değerleri uğruna yaşamak ve hatta ölmek yetisine sahiptir. sf.104

  • John Hopkins Üniversitesinden 7948 öğrenciye yapılan ankette yüzde 78 i hayatımda bir anlam ve amaç bulmak isterim şıkkını işaretlerken yüzde 16 sı para kazanmanın önemli olduğunu vurgulamıştır. sf.106

  • İnsanın hayatın yaşamaya değer olup olmadığına ilişkin kaygıları ve hatta umutsuzluğu varoluşsal bir sıkıntı olmakla birlikte bir akıl hastalığı değildir. sf.108

  • Herhangi bir analiz,terapötik sürece noölojik boyutu da katmayı başardığında, danışanın varlığının derinliğinde özlem duyduğu şeylerin farkına varmasını sağlar. Logoterapi, insanı itki ve içgüdülerinin giderilmesi ve doyumunun, id,ego ve süperego arasındaki çatışmaları uzlaştırmanın veya toplum ve çevreye uyum ve intibakın peşinde olmaktan ziyade, bir anlamı karşılamaya çalışan bir varlık olarak tanımasıyla psikanalizden ayrılır. sf.109

  • İnsanın gerçekte ihtiyacı olan, gerilimin olmadığı bir durum değil kayda değer bir hedef, özgürce seçilmiş bir görev uğruna uğraş ve mücadeledir. Terapistler de danışanlarının akıl sağlığını güçlendirmek istiyorlarsa, insanın yaşamındaki anlama yeniden yönelmesi üzerinden bir miktar gerilim yaratmaktan korkmamalıdırlar. sf. 111

  • Yakında zamanda yapılan varoluşsal boşluk anket çalışmalarında bu oran Avrupalı öğrencilerde yüzde yirmibeşi Amerikalı öğrencilerde yüzde 60 civarındadır. Varoluşsal boşluk, kendini en belirgin olarak bir can sıkıntısı halinde gösterir. Artık Schopenhauer’in, insanın acı ve can sıkıntısı uçları arasında sonsuz bir gidiş gelişe mahkum olduğunu söylerken ne kastettiğini anlayabiliriz. Aslında can sıkıntısı, psikiyatrlara çözmek üzere, acıdan daha fazla sorun sunar. İlerleyen otomasyon tekmolojileri, ortalama bir işçiye daha fazla boş zaman bırakacağı için bu sorunlar daha da hayati hale gelmektedir. Burada üzücü olan, bu işçilerinden bir çoğunun bu boş zamanla ne yapacaklarını bilemeyecek olmalarıdır. Örneğin “Pazar nevrozu”, iş haftasının yoğunluğu geride kalıp, içlerindeki boşluk kendini belli ettiğinde hayatlarındaki içeriksizliğin farkına varan insanların durumunu tanımlayan bir depresyon türüdür. İntiharın çok da az olmayan bu kısmı bu varoluşsak boşluğa ihtaf edilebilir. Depresyon, saldırganlık ve bağımlılık gibi yaygın durumlar, altlarında yatan varoluşsal boşluğu tanımadığımızda anlaşılır değildir. Bu aynı zamanda emekliler ve yaşlıların da krizidir.sf. 112

  • Hayatın Anlamı: Hayatın anlamı insandan insana, günden güne ev hatta saatler içinde değişebilir. O yüzden de önemli olan genel olarak hayatın anlamı değil, insanın hayatının verili bir andaki özel anlamıdır.Bu soruyu genelgeçer bir şekilde cevaplamak, bir satranç şampiyonuna şunu sormaya benzer: “Söylesene usta, dünyadaki en iyi hamle nedir?” Bir oyundaki durumdan ve rakibin kişiliğinden bağımsız olarak belirlenebilecek en iyi hamle, hatta iyi hamle diye birşey yoktur. Aynısı, insanın varoluşu için de geçerlidir.Herkes hayatında tamamlanması gereken bir ödevi beraberinde getiren bir iş veya misyon ile karşı karşıyadır. Kimsenin yerine başkası geçemez ve kimse hayatını tekrar yaşayamaz. Bu yüzden de herkesin hem görevi hem de bunu yerine getirmek için olanakları özgündür. sf.114

  • Hayatta her durum, insana bir mücadele alanı ve çözülmesi gereken bir sorun sundukça hayatın anlamı değişebilir. Hayatın anlamı sorusunun muhatabı direkt bizizdir, bu soruyu sormanın bir anlamı yoktur. Herkes hayat tarafından bir sorguya çekilir ve hayatı sadece kendi hayatıyla, kendi sorumluluğuyla cevaplayabilir. Logoterapi, insan varoluşunun özünü sorumluluk duygusunda bulur. sf. 114

  • Varoluşun Özü: Sorumluluğa yönelik bu vurgu, logoterapinin kesin buyruğunun nedenidir: “ Halihazırda ikinci kez yaşıyormuşçasına ve ilk seferinde, şimdi olduğu gibi yanlış hareket etmek üzereymişsiniz gibi yaşayın.” İnsanın sorumluluk duygusunu, onu ilk olarak şimdiki anın geçmiş olduğunu, ikinci olarak da bu geçmişin değiştirilebilir ve onarılabilir olduğunu hayal etmeye çağıran bu şiardan daha iyi tetikleyebilecek bir şey düşünemiyorum. Bu kaide, insanı hayatın sonluluğu kadar kendisinin ve hayatın dönüştürülebilirliğinin kesinliğiyle yüzleştirir. sf.115

  • Logoterapinin rolü, danışanın görme alanını genişleterek, olası anlamların tamamının bilince çıkmasını ve görülebilir olmasını sağlamaktır. sf.115

  • İnsanın sorumluluk taşıdığını ve hayatının potansiyel anlamını gerçekleştirmesi gerektiğini söylerken, hayatın anlamının insanın kendi içinde kapalı bir sistemde değil, dünyada keşfedilmesi gerektiğini vurgulamaya çalışıyorum. Bu kurucu niteliğe “insan varoluşunun kendini aşması” adını veriyorum. İnsan olmak, her zaman kendi dışında bir şeye veya birine / bur bir anlam yada bir insan olabilir.-) işaret etmek veya ona yönelmek anlamına gelir. İnsan kendini, ister bir davaya hizmet ederek ister başka bir insanı severek, ne kadar unutursa o kadar insanlaşır ve kendini o kadar gerçekleştirir. Kendini gerçekleştirme denilen şey, ulaşılabilir bir hedefe değildir çünkü çok basit olarak insan bunun için ne kadar çaba gösterirse o kadar uzağında kalır. Başka bir deyişle, kendini gerçekleştirme sadece kendini aşmanın bir yan etkisi olarak mümkündür. sf.116

  • Logoterapiye göre hayatın anlamını üç farklı yolla keşfedebiliriz: (1) Üretimde bulunarak veya bir iş yaparak (2) bir şeyi deneyimleyerek ya da biriyle temas ederek (3) kaçınılma olan ıstıraba karşı aldığımız tavırla. sf. 116

  • Sevginin anlamı: Sevgi, bir insanı kişiliğinin en derinlerine kadar kavramanın tek yoludur. Kimse başka bir insanın derinliklerini onu sevmediği sürece kavrayamaz. Sevgi aracılığıyla sevilen kişinin önemli yanlarını ve özelliklerini anlama becerisi kazanır ve hatta ondaki henüz açığa çıkmamış ama gerçekleşmesi gereken potansiyeli görebilir. Logoterapide sevgi, cinsel itki ve içgüdülerin bir yüceltme biçimindeki epifenomeni olarak ele alınmaz. Sevgi de cinsellik gibi temel bir fenomendir. Normalde cinsellik, sevginin bir ifade biçimidir. Cinsellik, sevginin bir aracı olarak sadece gerekçesini bulmakla kalmaz, ayrıca kutsallaştırılır. Böylece sevgi, cinselliğin sadece bir yan etkisi olarak ele alınmaz; daha ziyade cinsellik, aşk adı verilen nihai birlikteli deneyiminin bir ifadesidir. sf.117

  • Kaçınılmaz olduğunda ıstırap çekeriz ve cesaretle ıstırap çekmeyi göz almak, son anına kadar hayatın anlamlı olmasını ve bu anlamın sonuna kadar korunmasını sağlar. Başka bir deyişle, hayatın anlamı koşuluz bir anlamdır çnkü kaçınılma ıstırabın potansiyel anlamını içerir. Gereksiz yere acı çekmek de kahramanlık değil, mazoşismdir. sf. 118-119

  • Üstanlam: Bu nihai anlam, insanın sınırlı entellektüel kapasitesini aşar ve onlara üstün gelir. Bu bağlama logoterapide üstanlam adı verilir. Bazı varoluşçu filozofların öğretilerine göre, insandan asıl beklenin, hayatın anlamsızlığına katlanmak değil; koşulsuz anlamlılığını rasyonel anlamda kavrama yetisinden yoksunluğuna katlanmaktır. Logos (anlam) mantıktan (logic) daha derindir. sf. 123

  • Hayatın Geçiciliği: İnsan hayatından anlamı. çekip çıkaran durumlara sadece ıstırab değil, aynı zamanda ölümler de dahildir. Hayatın gerçekten geçici olan yegane şeylerinin olanaklar olduğunu söylemekten hiç yorulmayacağım ama olanaklar da hayata geçirildikleri anda gerçeklikler haline gelir ve korunarak geçicilikten kurtuldukları geçmişin parçası olur; çünkü geçmişteki hiçbir şey geri dönüşsüz olarak kaybedilmiş değil, sonsuza kadar saklanmıştır. sf.125

  • Bu yüzden de varoluşumuzun geçiciğili onu hiçbir şekilde anlamsız kılmaz ama sorumluluk getirir çünkü her şey bizim tamamen geçici olan olasılıkları fark etmemiz ve hayata geçirmemize bağlıdır. İnsan sürekli o potansiyeller toplamı içinde bir seçim yapar. Bunlardan hangileri yokluğa mahkum edilecek ve hangileri gerçekleştirilecek ? İnsan her zaman varoluşunun anıtının ne olacağına ilişkin iyi yada kötü bir seçim yapar. sf.125

  • İnsan varoluşunun geçiciliğini hiç aklından çıkarmayan logoterapi kötümser değil, eylemci bir yaklaşımı benimser. Bu noktayı daha iyi açıklamak için şöyle diyebiliriz: Kötümser insan duvar takviminden her gün bir sayfa yırtarken, geriye kalanların incelenmesini korku ve üzüntüyle fark eden bir insana benzer. Diğer yandan hayatın sorunlarına aktif olarak saldıran insan ise takvimden her yırttığı sayfanın arkasına günlük bazı notlar aldıktan sonra düzgünce diğerlerinin yanında dosyalar. Bu notlarda yazılanlar dolu dolu yaşadığı hayatı yansıtır ve o da bunlara gurur ve keyifle bakabilir. Yaşlandığını farketmesi onun için neyi değiştirecektir ? Neden genç bir insanı kıskansın ki ? Genç bir insanın sahip olduğu tüm olasılıklar ve gelecek onun zaten haznesindedir. sf.126

  • İronik olarak, tıpkı korkunun korkulan şeyi getirmesi gibi zoraki bir niyet de insanın kuvvetle azruladığını imkansız kılar..”Aşırı Niyet” durumu özellikle cinsel nevrozlarda gözlenebilir. Bir erkek cinsel gücünü veya bir kadın orgazm olabilme yeteneğini sergileme için ne kadar uğraşırsa, o kadar başarısız olur. Zevk, bir yan etki veya yan üründür ve öyle kalmalıdır; bir hedef haline getirildiği ölçüde kaybolur veya bozulur. Aşırı niyetin yanı sıra aşırı dikkat ve düşünce hali de patojenik olabilir, yani hastalığa neden olabilir. Bu noktada asıl odaklanılması gereken olayın kendisidir, hedeftir. Bir şeyi düşündüğünüz zaman oluşan kaygı olayın kendisini tetiklemektedir. Bu döngüyü kırmak için kaygıyının sonucunu kendinizin tetikleyebileceğini göstererek ilerleyebilirsiniz. Örneği topluluk önünde aşırı terleyen biri iseniz insanlara ne kadar terleyebileceğinizi bilerek ve isteyerek gösterin ve böylece kısır döngüyü kırabilirsiniz. Diğer bir belirtiyi kesme yolu ise obsesyonlarla savaşmayı kesip onlarla dalgacı bir üslup ile başa çıkmaktır. bu durumda kısır döngü kırılır ve eninde sonunda onu tamamen görmezden gelmeyi de başarırsınız. Bu tezat niyettir. sf.132

  • Beklenti kaygısının tezat niyet, aşırı niyet ve aşırı düşünmenin de düşüncenin odağından çıkararak karşılanması gerekmektedir ancak düşüncenin odağından çıkarma, danışanın işine ve hayattaki misyonuna yönelmesi sağlamadan mümkün olmamaktadır. sf.133

    • Döngüyü kıran, nevrotiğin ne kendine odaklanması ne acıması ne de kendini hakir görmesidir; iyileşmenin anahtarı kendini aşmasıdır.

  • Elbette insan varlığı sonlu ve özgürlüğü de kısıtlıdır. Önemli olan ise koşullardan özgürleşme değil, koşullara karşı bir duruş alabilmektir. Bir zamanlar söylediğim gibi: "Hem psikiyatri hem nöroloji profesörü olarak insanın bi- yolojik, psikolojik ve sosyolojik koşullara ne kadar teşne ol- duğunu biliyorum ancak iki alanda profesör olmanın yanı sıra dört toplama kampından sağ çıktım ve insanın akla ge- lebilecek en korkunç koşullara karşı cesaretinin ve dayan- ma gücünün ne kadar beklenmedik güçte olabileceğine de tanıklık ettim.” sf.134

  • İnsan mutluluk peşinde değil, daha ziyade verili bir durumun barındırdığı potansiyeli gerçekleştirerek mutlu olacak bir neden peşindedir. sf.140

    • Bu neden ihtiyacı, insana özgü fenomenlerden birinde de benzer şekilde görülür: Kahkaha. Birinin gülmesini istiyorsanız, ona bunun için bir neden vermelisiniz; örneğin ona bir fıkra anlatmalısınız. Zorlayarak olabilecek bir durum değildir birine kahkaha attırmak. Fotoğraflardaki peynir kelimesinin ne kadar yapay kareler çıkardığını düşünün. Aşırı niyetli olmayın olayın kendisini yaşayın akışında olsun ya da olmasın herşey.

  • Logoterapinin ortaya koyduğu gibi, insanı hayatta anlama ulaştıran üç temel yol vardır. İlki bir yaratım ya da görev yerine getirme sürecidir. İkincisi, bir şeyi deneyimleme ya da biriyle etkileşimdir. Diğer bir deyişle anlam, sadece çalışmada değil, aynı zamanda sevgide de bulunabilir. Deneyimlemek edinmek kadar değerli olduğunun farkına varmak iyileştiricidir. Üçüncü önemli anlamda umutsuz bir durumun çaresiz bir kurbanı bile, değiştiremeyeceği bir kaderle karşı karşıya iken kendi ötesinde geçebilir ve bunu yaparken kendini değiştirebilir. sf.147

  • İnsan ruhunun meydan okuma gücü hayata anlam kazandıran en önemli güçtür. Engelli bir çok insan da güçlerini buradan almaktadırlar. sf. 148

  • Ölüm hayatla ilgilidir çünkü hayatı oluşturan her an ölümü de kapsar ve hiç bir an tekrar etmeyecektir. Yine de bu geçicilik, hayatımızdaki her anın değerini bilmemizi sağlamaz mı ? Elbette öyledir ve benim ilkem şudur. “Hali hazırda ikinci kez yaşıyormuşsunuz ve ilk seferde şimdi olduğu gibi yanlış hareket etmek üzereymişsiniz gibi yaşayın !” sf.151

  • İnsan onurunu safi yararlılıkla karıştırmak, izleri üni versite kampüslerine veya analiz divanına da bulaşmış olan çağdaş nihilizmde bulunabilecek kavramsal bir karmaşadan kaynaklanır. Analiz eğitiminde bile bu tür bir beyin yıkamaya rastlanabilir. Nihilizm, hiçbir şeyin gerçek olmadığını iddia etmez ama her şeyin anlamsız olduğunu öne sürer. George A. Sargen "öğrenilmiş anlamsızlıktan" bahsederken haklıdır. Kendisi de "George, dünyanın bir şaka olduğunun farkına varmalısın. Adalet yoktur, her şey rasgeledir. Bunu anladığın zaman kendini bu kadar ciddiye almanın ne kadar aptalca olduğunu anlayacaksın. Dünyada büyük bir hedef yoktur. O sadece öyledir. Bugün nasıl davranacağına ilişkin verdiğin hiçbir kararda özel bir anlam yoktur" diyen bir terapistle karşılaşmıştır. sf.153

  • Güzel olan her şey nadir olduğu kadar da güçtür, der Spinoza Etika. Dürüst ve iyi insanların olduğu azınlığa katılmak büyük mücadele ister. Dünya kötü durumda elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. Bu yüzden uyanık olalım. Autschwitz’den ( toplama kampı) beridir insanın neler yapabileceğiniz biliyoruz. Aynı şekilde Hiroşima’dan bu yana ise neyin tehlikeli olduğunu. sf.155


Ufak Notlar

  • Yukarıdaki mizah duygusu benzetmesini şu şekilde genişletmek istiyorum. İnsan küçük bir çocukken sevinç kabı hep geniştir en küçük şey için bile. Oysa insan büyüdüğünde ıstırap kabı genişler ,sevinç kabı ise küçülür. İşte bu yüzden sevinç de ıstırapta bu kabın hacmi kadar büyük olmaktadır. Ne dersiniz ?

  • İnsanın bulunduğu koşullar hayata bakış tarzını tamamen değiştiriyor. Çok rahat bir ortamda yaşayan insanın yemeğe bakış açısı ile açlık sınırında yaşayan bir insanın bakışı arasında ciddi farklar var. Sonuçta ikisi de yemek ama bakış açısına göre anlamları çok farklı.

Son bir söz

Başarıyı amaçlamayın; bunu ne kadar amaçlayıp hedef haline getirirseniz, elinizden o kadar kolay kaçırırsınız. Mutluluk gibi başarı da kovalanamaz: Kendisi ortaya çıkmalı ve bu sadece insanın kendisinden daha büyük bir davaya bağlanmasıyla veya insanın kendisi dışında bir insana tesliminin yan etkisi olarak gerçekleşebilir. Mutluluk kendiliğinden ortaya çıkmalıdır ve aynısı başarı için de geçerlidir; onu özümseyerek ortaya çıkmasına izin vermelisiniz. Vicdanınızın size dikte ettiğini dinlemenizi ve bunu bilginizi en yüksek seviyede kullanarak takip etmenizi istiyorum. Bu sayede uzun vadede bunu görebilirsiniz. Uzun vadede başarı sizi takip edecektir çünkü onu düşünmeyi unuttunuz.

 
 
 

Yorumlar


DSC_8751_edited.jpg

Kimin Ben ?

Yaşam bir deneyimdir. Dünyaya mantıklı, ölçülü ve başkaları için gelmedik. Kendini durdurma çokta düşünme. Sadece dene. Bu deneyimler en güzel öğretmenlerdir hiç bir şeyin satın alamayacağı. Cesur ol. Heyecan duy ve sadece yaşa. Ciddiye al yaşamı ve her anını kaçırma. İşte bu felsefeyi benimsemeye çalışan birinin yaşam blogudur.

 

Listemize Üye Olun

Üyelik için teşekkürler

© 2023 Kürşat Şahin. 

  • Facebook
  • Instagram
  • Pinterest
  • Twitter
bottom of page